TARİH PROFESÖRÜ NEŞE ÖZDEN, ADLİ VE İDARİ YARGI HÂKİM VE SAVCI ADAYLARI İLE MESLEK SÖYLEŞİSİNE KATILDI

31 Mayıs 2022
Kişisel Gelişim Eğitimi Merkezi

Türkiye Adalet Akademisi tarafından düzenlenen “Akademi Söyleşileri”  etkinliklerinde Ankara Üniversitesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neşe Özden, Adli ve İdari Yargı Hâkim ve Savcı adayları ile bir söyleşi gerçekleştirdi.

 

Akademisyen Prof. Dr. Neşe Özden, Hâkim ve Savcı adaylarıyla yaptığı söyleşide, hâkim ve savcılığın çok kutsal ve zor bir meslek olduğunu, bu mesleği adaletli bir şekilde uygulamak gerektiğini vurguladı.

Tarih Profesörü Neşe Özden, Türkiye Adalet Akademisinde hâkim ve savcı adaylarıyla yaptığı söyleşide ilk olarak zamansal/dönemsel bakış açısından bahsederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında iki dünya savaşı arasında geçen süreçten bahsetti. Prof. Dr. Özden: Sevgili arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti sadece bir ulusal devlet değil, aynı zamanda üniter bir devlettir. Ana hatlarıyla, “üniter, federal, konfederal” devletlere bakıldığında; üniter devlette, devlet ‘tekil (singular)’ olup, çoğu zaman hukuk da tekildir. Federasyon/federal devlette, devlet örgütlenmesi yine tekil ama hukuk çoğuldur. Hem hukuk, hem de devlet çoğul olursa buna da konfederasyon (konfederal devlet) denilmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu’na bu açılardan bakalım. Rusya, devletin isminde, ‘federasyon’u özellikle kullanmış; bir başka deyişle devletim tekil diyor. Ama biz aslında Rusya Federasyonu’na bakarsak devletin ne şekilde tekil olduğu da tartışılabilir. Diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri isminde ‘devletler (states)’ çoğul bir kullanımına sahip; o halde ABD bir konfederasyon mudur sorusunu akla getiriyor, ama o bir ‘federasyon’, federal cumhuriyet. Kısacası, her ne kadar bazı devletlerin kullandıkları isimler realitede var olanı tam karşılamıyorsa da, bu terimleri kendilerine özgü içerikleriyle incelemekte yarar vardır” dedi.

Prof. Dr. Özden, milli mücadele dönemine kadar geçen süreçten bahsederek: “ Sonuç olarak, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en büyük vasfı, Atatürk gibi eşsiz bir liderin önderliğinde Türk ulusunun eseri olmasıdır; vasıflarından bir diğeri ise haklı bir gerekçeye dayanması ve mazlum uluslara örnek olmasıdır. Atatürk’ün işaret ettiği gibi, Lozan’da imzalanan Barış Antlaşması’yla, Türk ulusu aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr ile hayata geçirileceği düşünülen büyük bir suikast yıkılmıştır. Sizlere sabrınız ve nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere gazi ve şehitlerimizi rahmetle, şükranla anıyorum. “ dedi.