Page 598 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 598

YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ

                        zaman kendisine resmen verilmesi gereken yargılama yetkisini tekrar
                        tekrar elde etmelidir. Bu, hâkimin kendi kendini şekillendirme çalış-
                        masıdır.

                            Bu sırada hâkim özellikle, sözlülük ilkesi ve tarafsızlık yükümlü-
                        lüğüne tabidir. Birincisi ile ilgili olarak, tarafların beyanlarını (Vort-
                        räge) ve itirazlarını (Vorstoße) kararında, bunların hükmün oluşumuna
                        belirgin  bir  etkisi  olacak  şekilde  işlemek  zorundadır.  Aynı  zamanda
                        tarafsızlığı sağlamalı ve böylece ilgili tüm tarafların özelliklerini de-
                        ğerlendirmelidir. Bu şekilde hâkim, sürekli bir çalışma sürecinde, ey-
                        lemlerini hukuk adına meşrulaştırmakla yükümlüdür. Bunun için, hu-
                        kuk mesleğinin kendisine sunduğu standartlara dair her türlü birikime
                        başvurabilir.
                            Dilsel  olarak  yürütülen  tartışmalı  yargılamada söylemsel  analize
                        yönelik bir pragmatizm talep edilmektedir. Bunun tanımı, yeni dilbi-
                        limde söylem analizi yaklaşımının sağladığı gibi, refleksif bir gözlem-
                        ci bakış açısına ihtiyaç duymaktadır. İlgi alanı, bireysel iletişimin ya-
                        pılarını ve her şeyden önce kurumsal prosedürleri geliştirmek amacıy-
                        la  gerçek  iletişim  süreçlerinin  araştırılmasıdır.  Böylece  bu,  gelişmiş
                        bir hukuk teorisinin, üretimi olarak hukuku pratiğin içinden yansıtmak
                        ve açıklığa kavuşturmak şeklindeki amacını tam olarak karşılamakta-
                        dır. Bunun için söylem analizi, mahkeme sürecinde gerçekliğin tanım-
                        larının üretildiği ve müzakere edildiği tüm pratik ve prosedürlere yö-
                        nelik perspektifleri açmaktadır. Böyle bir sürecin çerçevesi de bir sos-
                        yal organizasyon yapısı olarak aktörlerin eylemlerinden koşullanma-
                        mış veyahut bundan etkilenmemiş olamaz. Bunun yerine, katılımcılar
                        eylemlerine ilişkin bağlamı bunların anlamı ve meşruiyet adına üret-
                        mektedir.

                            Hukuk  dili  teorisi  ve  pratiğinin  tartışılması,  hukukçuların  kendi
                        teorilerini takip etmedikleri sonucuna götürmektedir. Karar, kanunun
                        objektif anlamıyla değil, argümanlarla verilmektedir. Ve bu, kanunda
                        çok az anlam olduğu için değil, çok fazla anlam olduğu içindir. Yargı-



                        596
   593   594   595   596   597   598   599   600   601   602   603