Page 328 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 328
YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ
verme unsurunu bilişsel yapılara indirgeyerek 436 , dilin düzenliliği
abartılmaktadır. Dili anlamak ve diyaloglar kurabilmek için gerekli
olan kuralların bilinmesi, otomatik olarak bir ifade zincirinin benzer
şekilde tekrarlanmasını gerektirmez, çünkü birbirini anlamanın ön
koşulu, bireysel bir çağrışım olmaksızın birebir aynı anlamı yakala-
mak değildir. 437
(2) Bir performatif çelişki iddiasının olumsuz formülasyonunda,
toplumsal rol beklentilerinin yerine getirilmemesinin neticesi olarak,
dil kurallarının ihlal edildiği sonucuna varılmaktadır. Oysaki doğruluk
payı olmayan hukuki karar, dilsel iletişimin temel gereksinimlerini
henüz ihlal etmemektedir. Ayrıca, hukuki geçerlilik iddiası mutlak
değil, aksine ilgili norm metinlerine bağlı olup görecelidir.
(3) Bununla birlikte, sonsuza dek geçerli doğruluk iddiaları içeren
ideal bir konuşma düşünülebilse bile böyle bir durum, burada bir mi-
henk taşı görevi gören yargısal uyuşmazlıkta söz konusu olmayacak-
tır. Usule ilişkin sayısız kuralları, usuli yetkinlik eksikliği ve özellikle
de çatışan menfaatlerin gerçekleştirilmesindeki çıkış noktasıyla bera-
ber hukukun durumu, tahakkümden arındırılmış ideal bir konuşma
olarak tasvir edilemez. Tüm taraflarca kabul edilene kadar ileri sürü-
len bir gerekçelendirme arkadaş çevresinde söz konusu olabilir, ancak
böylesi bir gerekçelendirmeye hukuk sisteminde rastlanmaz. Hukuk
sisteminin işlevi, zaten tüm katılımcıların ortak kabulünün artık söz
konusu olmadığı durumda bir karar alabilmektir.
b) Ancak mutlak olarak formüle edilen söylem teorisinin rasyo-
nellik ölçütüne yönelik eleştiriler, “hukuki arka plana” yönelik itiraz-
larla sınırlı değildir. Oldukça benzer düşünceler, felsefi literatürde
başka bir çıkış noktasından hareketle de oluşmaktadır: Kuhn veya
436 Ayrıca bkz. Habermas, Was heißt Universalpragmatik? in: Habermas, Vorstu-
dien und Ergänzungen zur Theorie des kommunikativen Handelns, 1984, s. 353
vd., 355.
437 Ayrıca bkz. yukarıda s. 195 vd.
326