Page 334 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 334

7.2 Mantıksal, Lafzi ve Sistematik Yorumlama                        315

                            Kanun insanları etkilemek için mükemmel bir araçsa, farklı kısımlarında değişken
                         bir  şekilde  yorumlanan  sözcükler  içermez.  Ayrıca  diğer  koşullar  aynı  kalmak  üzere,
                         böyle  bir  yorumlama,  genellik  ile  uyumlu  değildir  (genellik,  bir  tutarlılık  ölçütüdür;
                         karşılaştırma için: yukarıdaki bölüm 4.1.4).
                            Bu  yeknesak  yorumlama  fikri,  örneğin  Yasama  Konseyi’nin  Tazminat  Sorumluluğu  Kanu-
                            nu’ndaki “ticari faaliyetler” kavramıyla ilgili açıklamasında ifade edilmiştir. (karşılaştırma için:
                            1972:5 sayılı Hükûmet Tasarısı, s. 635).
                         Ancak bazı durumlarda, değişken  bir  yorumlamaya gerekçe oluşturan güçlü nedenler
                         vardır. Örneğin bir ceza hukuku terimi olan “mukavemet”, aynı kanunda dahi yeknesak
                         bir şekilde yorumlanmamıştır.
                            Ancak  yasa  koyucu,  değişken  yorumlamayı  tatmin  edici  bulmamıştır.  Bu  durum,  İsveç  Ceza
                            Kanunu’nun 8. kısmının 5. maddesinin yeni formülasyonunu etkilemiştir.
                         Her hâlükârda, farklı kanunlarda geçen aynı sözcüklerin veya ifadelerin farklı şekilde
                         yorumlanmasını  şart  koşan  daha  radikal  bir  muhakeme  normunun  savunulabilir  olup
                         olmadığı şüphelidir. Kanunların hukuk sisteminin farklı bölümlerine ait olduğu durum-
                         larda, böyle bir gereklilik kesinlikle gerekçelendirilebilir değildir. Bu durumda, genelli-
                         ğin diğer tutarlılık ölçütlerine ve belki de başka nedenlere boyun eğmesi gerekecektir.
                         Örneğin  İsveççe  “tomt”  (“arsa  parseli”)  sözcüğü  emlak  hukukunda  bir  anlama,  ceza
                         hukukunda ise başka bir anlama sahiptir. Herhangi bir geleneksel veya teknik içeriğe
                         sahip olmayan tamamen betimleyici sözcükler dahi ceza hukukunda özel hukuktakinden
                         farklı bir şekilde yorumlanabilmektedir; İsveççe “samlag” (“cinsel ilişki”) sözcüğünün
                         ceza hukukundaki yorumu, Ebeveyn ve Çocuklar Kanunu’ndaki yorumundan farklıdır.
                         16)  Aynı kanunda farklı sözcükler veya ifadeler kullanılıyorsa aksi yönde bir varsa-
                             yımda  bulunmak  için  güçlü  nedenler  olmadıkça  bunların  farklı  durumlarla  ilgili
                             olduğu  varsayılmalıdır  (karşılaştırma  için:  Wróblewski  1959,  247  ve  devamı,  s.
                             119).
                            Kanun insanları etkilemek için mükemmel bir araçsa, yanıltıcı bir şekilde formüle
                         edilmez.
                            Bununla birlikte, gerçekte bazı kanunlar mükemmel değildir. Sigorta Sözleşmeleri
                         Kanunu’nun  6.  ve  45.  maddelerinde  “sigortaya  konu  olayın  meydana  gelmesi  veya
                         hasarın  kapsamı”  ifadesine  rastlarken,  buna  benzer  bir  bağlamda  aynı  kanunun  121.
                         maddesinde “sigortaya konu olayın meydana gelmesi veya kapsamı” ifadesine rastlıyo-
                         ruz. Bu farklılığın önemli olmadığını varsaymak için güçlü nedenler bulunmaktadır.
                         17)  Bir kanun hükmü, hükmün bazı bölümlerinin gereksiz olduğu şeklinde yorumlan-
                             mamalıdır (karşılaştırma için: Wróblewski 1959, 248).
                            Kanun, insanları etkileme amacına mükemmel şekilde uygun olan bir araçsa, yalnız-
                         ca bu amacın gerçekleştirilmesine fiilen katkıda bulunan sözcükleri içerir.
                         18)  Kanunda geçen sözcük ve ifadeler, bu şekilde yorumlanmaları için güçlü nedenler
                             olmadıkça olağan dilsel kullanımla çelişecek şekilde yorumlanmamalıdırlar.
                         19)  Bununla birlikte, bir sözcüğün veya ifadenin gündelik dille uyumlu olmayan tek-
                             nik bir anlama sahip olduğu önceden tespit edilmişse, bu sözcük veya ifade, gün-
                             delik dile atıfta bulunmaksızın bu şekilde özel bir anlama sahip olarak yorumlan-
                             malıdır (karşılaştırma için: Wróblewski 1959, 245-6).
   329   330   331   332   333   334   335   336   337   338   339