Page 590 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 590

YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ

                        mıyla,  kanunun  anlamının  değişmediği  ve  herhangi  bir  çatışmadan
                        uzak sabit bir alan belirlenebilir.

                            Bununla birlikte, hukuki yorumlama ne teknik dilde ne de günlük
                        dilde  tekdüze  ve  istikrarlı  bir  dil  kullanımı  şeklinde  gerçekleşir.
                        Hâkim, sözlüğe bakarak bile yalnızca belirli bağlamlarda dil kullanı-
                        mına ilişkin örnekler bulabilir, ancak hangi dilin doğru olduğu ya da
                        tercih edilen olduğu hakkında bilgi verecek dil normları bulamaz. Hat-
                        ta muhtemelen daha önce gözden kaçırılmış bağlamlara ilişkin ipuçları
                        bulabilir.  Bu  nedenle  sözlüğe  başvurarak  hukuki  çalışma  yapılmaz.
                        Sadece  bununla  başlanır.  Burada,  hâkimin  kendi  dilsel  yetkinliğini
                        “ideal konuşmacı” yetkisine doğru genişletmesi ve ilgili kişilerin fark-
                        lı dil kullanımını reddetmesi tehlikesiyle bağlantılı bir karar gereklidir.
                            Bütün  bunlar,  “dilimizin  koşullarından  (Verhältnisse)”  başka  bir
                        şeye dayanmamaktadır. Hukuk metninin tek bir anlamını garanti altına
                        almak için hukuki teori, konuşmanın karmaşıklığını “dile” indirgemek
                        zorundadır. İlk sadeleştirme, dilin her yerde ve herkes için aynı ‘ge-
                        çerli’  normlara  sahip,  yönetilebilir  ve  homojen  bir  değer  olduğunu
                        varsaymaktır.  İkinci  sadeleştirme,  anlamın  açıklığını  garanti  etmek
                        için sonu olan ve yönetilebilir olduğu varsayılan ifade edilmiş bir gös-
                        terge dizisinin bağlamıyla ilgilidir.

                            b) İkinci bölümde, söylemsel usul merkezli modellerle, hukuki öz-
                        anlayışın,  sürecin  pragmatikliğine  doğru  kademeli  olarak  açılması
                        görünür hale gelmektedir.

                            Bu  teoriler  çerçevesinde,  tümdengelimli  gerekçe  modelinin  se-
                        mantik meşruiyet aktarımlarının bir mekanizması olarak başarısız ol-
                        duğu konusunda bir fikir birliği vardır. Aynı zamanda, meşruiyet akta-
                        rımı sorununun pragmatik düzeyde yeniden şekillendirilmesi gerektiği
                        sonucuna varılmaktadır. Bunun nasıl olması gerektiği ise tartışmalıdır.
                            Söylem teorisi, kanunun rasyonellik ölçütünü pragmatik düzeyde
                        felsefi bir rasyonellik ölçütüyle değiştirmeyi önermektedir. Bu nokta-
                        da kanuna bağlılık postülası, normatif bir argümantasyon teorisi ikame


                        588
   585   586   587   588   589   590   591   592   593   594   595