Page 347 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 347

328                                             7. Hukuki Muhakeme Yöntemleri

                            A8’in iki özel durumu son derece önemlidir:
                         a)  Ceza hukukundaki kanunilik ilkesi, hukuki dayanağı olmayan hiçbir fiilin suç olarak
                            kabul edilmemesini ve bir kanun hükmü olmadan hiçbir cezanın uygulanamayacağı-
                            nı şart koşmaktadır [kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz (nullum crimen sine
                            lege, nulla poena sine lege)]. Bu, öngörülemeyen cezaları ortadan kaldıran klasik bir
                            hukuki güvenlik gerekliliğidir (karşılaştırma için: ör. Thornstedt 1960, 213 ve deva-
                            mı).
                            Karşılaştırma için: İsveç Anayasası’nın (Regeringsformen) 2. kısmının 10. maddesi-
                         nin 1. fıkrası: Suçun işlendiği sırada yürürlükte olan bir kanunda hüküm bulunmayan
                         bir eylem için ceza verilemez veya başka bir cezai müeyyide uygulanamaz.
                            Ceza Kanunu’nun 8. kısmının 1. maddesi uyarınca, “başkasına ait olanı alan” bir ki-
                         şinin hırsızlıktan ceza alması gerekir. Dolayısıyla bir çizimin hâlihazırda var olan bir
                         kopyasını hukuka aykırı olarak almak suretiyle değerli bir ticari sırrı ele geçirmek hır-
                         sızlıktır. Çizimin bir kopyasını oluşturarak sırra sahip olmak ise hırsızlık değildir; kop-
                         yalamak, “almak” ile aynı değildir. Mevcut kopyayı almakla çizimi kopyalama eylemi
                         arasındaki  farkın  mağdurun bakış  açısından  önemli  olmadığı  gerçeği dikkate  alınmaz
                         (karşılaştırma için: Beckman ve diğerleri 1970, 280).
                            Ancak bazı durumlarda, İsveç Yüksek Mahkemesi cezai yaptırımları kıyas yoluyla
                         uygulamıştır.  Değişmezlik  ve  öngörülebilirlik,  bu  davalarda  başka  ahlaki  nedenlere
                         boyun eğmek durumunda kalmıştır. Elbette, bu ahlaki nedenlerin yüksek düzeyde tutarlı
                         bir şekilde gerekçelendirilebilir olması gerekmektedir.
                            Vergi  Suçları  Kanunu’nun  2.  maddesinde,  gelirini  beyan  etmeyen  ve  bu  nedenle
                         kendisine çok düşük bir vergi uygulanmasına neden olan bir kişi hakkında ceza öngö-
                         rülmektedir. Yüksek Mahkeme, NJA (1978 s. 452) davasında, gelirini beyan etmeyen
                         ve bunun sonucunda kendisine hiç vergi uygulanmamış bir kişi için mahkûmiyet kararı
                         vermek üzere bu hükmü kıyas yoluyla uygulamıştır. Mahkeme, kararın kanunun lafzıyla
                         çeliştiğini, ancak hazırlık belgelerine ve kanunun amacına uygun olduğunu kabul etmiş-
                         tir.
                            Bir NJA (1959 s. 254) davasında, iki kişi bir radyoaktif iridyum izotopunu çalışma
                         alanlarında korumasız bir şekilde bırakmıştır. “Zehir [...] veya benzeri şeyleri yaymak
                         suretiyle genel tehlikeye yol açmak” suçundan mahkûm edilmişlerdir (ilgili tarihte yü-
                         rürlükte  olan  Ceza  Kanunu’nun  19.  kısmının  7.  maddesi;  karşılaştırma  için:  şimdiki
                         Ceza Kanunu’nun 13. kısmının 7. maddesi). Maddenin korumasız şekilde bırakılması,
                         maddenin yayılmasına benzer olarak değerlendirilmiştir.
                            NJA (1956 C 187) davasında, bir kişi daha sonradan oyuncak olduğu ortaya çıkan
                         bir tabancayla bir kasiyeri tehdit etmiş ve bu şekilde bir miktar para almıştır. İsveç Yük-
                         sek Mahkemesi, söz konusu eylemin soygun suçunu teşkil ettiğine karar vermiştir. Ka-
                         rar, gerçek bir tehlike ile mağdurun tehlike oluşturduğunu düşündüğü bir eylem arasın-
                         daki kıyasa dayanmıştır.
                            NJA (1954 s. 464) davasında, hesabından para çeken bir kişi söz konusu tutarın he-
                         sabına yanlışlıkla yatırıldığını anlamış olması nedeniyle kanuna aykırı tasarruftan dolayı
                         cezaya çarptırılmıştır. Bu eylem, başka bir kişinin sahip olduğu bir eşya üzerinde kanu-
                         na  aykırı  bir  tasarrufta  bulunma  ile  kıyas  edilebilir  olarak  değerlendirilmiştir  (ilgili
   342   343   344   345   346   347   348   349   350   351   352