Page 303 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 303
284 6. Hukukun Kaynakları Doktrini
Yargıdan Sorumlu Meclis Denetçisi (Justitieombudsman), yıllık raporunda (1947),
hukuki bir sorunu Yüksek Mahkemenin Genel Kurulunda verdiği bir karara aykırı ola-
cak bir şekilde ele alan alt derecedeki bir mahkemenin hâkimini eleştirmiştir. Bunun
sonucunda, Meclis Birinci Daimî Yasama Komisyonu, emsal kararların alt derecedeki
mahkemeler için bağlayıcı olmadığını ve “Yüksek Mahkemenin alt derecelerdeki mah-
kemelerde kanunun uygulanması üzerindeki etkisiyle ilgili olarak yalnızca Yüksek
Mahkemenin verdiği kararları gerekçelendirirken atıfta bulunduğu nedenlerin ağırlığı-
nın belirleyici olması gerektiğini” ilan etmiştir. Bu açıklama, Folke Schmidt’in (1955,
109) aşağıdaki görüşü dile getirdiği hararetli bir tartışmanın fitilini ateşlemiştir: “İsveçli
hâkimin emsal kararları takip etmesinin nedeni, tam olarak bu kararların Yüksek Mah-
kemeden geliyor olmasıdır. Hâkim, farklı bir kararın kendi başına daha uygun olacağına
inandığı durumlarda dahi bu yolu izler. Yüksek Mahkeme tarafından ileri sürülen ne-
denlerin ağırlığının incelenmesi sorusu ancak hâkimin bu konuda emsal kararda belirti-
lenden farklı bir şekilde karar vermesi gerektiğini gösteren güçlü nedenler varsa ortaya
çıkar.”
İsveç hukukunda emsal kararların fiili rolü önemlidir. Dolayısıyla emsal kararlar göz
ardı edilirse, hukukun haksız fiiller gibi pek çok önemli bölümü ile ilgili hiç bilgi sahibi
olunamaz.
İsveç hukuk uygulamasında emsal kararların önemi ile bağlantılı olarak 1971’de usul
kanununda yapılan değişiklikleri ve ilgili idare hukuku kurallarını da dikkate almak
gerekir. Yargılama Usul Kanunu’nun 54. kısmının 10. maddesi ve İdari Yargılama
Usulü Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca, ilke olarak, Yüksek Mahkeme ve Yüksek
İdare Mahkemesi, yalnızca (a) yargısal uygulama için emsal karar yoluyla genel bir
karar verilmesinin önemli olduğu veya (b) alt derece mahkemesi tarafından büyük bir
hata yapılması gibi özel nedenlerin bulunduğu durumlarda harekete geçecektir. Bu
hükümlere yönelik yasama hazırlık belgeleri, kanun koyucuların, bu mahkemelerin
emsal karar yaratmadaki rolünü güçlendirmeyi amaçladıkları sonucunu desteklemekte-
dir (karşılaştırma için: Yargılama Usulü Kanununda değişiklik yapılmasına yönelik
1971 tarihli ve 45 sayılı Kanun Tasarısı vb. özellikle s. 88).
Değişikliklerin emsal kararların rolünde artışa mı neden olduğu (karşılaştırma için:
Strömholm 1988, 338) yoksa bunun tam tersinin mi söz konusu olduğu net değildir. En
makul hipotez, bir nedensel geri bildirim olduğudur: Emsal kararların rolünün artması
değişikliklere neden olmuş ve ardından değişiklikler, emsal kararları güçlendirmiştir
(karşılaştırma için: Bergholtz 1987, 429 ve devamı).
Bu bağlamda, Yargılama Usul Kanunu’nun 3. kısmının 5. maddesi ve İdare Mahke-
meleri Kanunu’nun 5. maddesi de dikkate alınabilir. Bu maddeler uyarınca, Yüksek
Mahkeme ve Yüksek İdare Mahkemesi, Mahkeme dairelerinden herhangi birinin bir
karar görüşülürken bu Mahkeme tarafından daha önce kabul edilmiş olan bir hukuki
ilkeden veya kanunun anlamlandırmasından farklı olan bir görüş bildirdiği durumlarda,
bir davayı genel kurulda karara bağlayabilmektedir.
Bu hükümlerden de bu mahkemelerin daha önceki kararlarını takip etme yönünde
güçlü bir yükümlülüğe sahip olduklarını çıkarmak mümkün değildir. Ancak Genel Ku-
rulda alınmış olan kararların etkisi son derece büyüktür.