Page 76 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 76

YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ

                            Ancak, dilsel gerçekliğin bu kaba basitleştirilmesinden vazgeçilir-
                        se, bir ifade “kafa sallama etkisi” 111  veya başka çelişkiler doğursa da
                        dile  aykırı  olmayacaktır. 112   İfade  anlaşılabilir  kaldığı  sürece,  bunu
                        düzeltme girişimi daha ziyade belirli meşrulaştırma standartlarına atıf-
                        ta  bulunan  normatif  bir  ihtilaf  olarak  nitelendirilecektir. 113   Özellikle
                        dil normları, hukuki kabulün önerdiği şekilde yani ne anadil ile masa
                        başında düşünülerek ne de sözlükten bakılarak kolayca tespit edilebi-
                        lir. Dil normları daha ziyade meşruiyet kazandıran standartlara (legi-
                        timatorische Standards) işaret etmektedir. Bunları incelemek için ilgili
                        dil oyununa somut olarak dâhil olmak gerekir. Dil normları ve bunlar-
                        la bağlantılı ihtilaflar, mevcut lafzi bir anlamın algılanışının (Vorstel-
                        lung) ötesine geçerek, dile uygun/dile aykırı sıfatı (Prädikat) ile basit-
                        çe  algılanamayan,  konuşmadaki  şekillendirici  bir  unsuru  (Moment)
                        görünür kılar. Max Baumann bunu şu şekilde açıklamaktadır:

                            “Dilbilimsel bir bakış açısıyla kanunun lafzına dayanan lafzi yorum me-
                        toduna yönelik temel itiraz, kanunun – hukukçular tarafından genellikle söz-
                        lükten bakılabilecek bir anlam şeklinde yanlış anlaşılan – sabit,‘lafzi’ anla-
                        mının  olmadığı  hususuna  yöneliktir.  ‘Kelimelerin  değil,  insanların  anlamı
                        vardır’, kelimelere onları kullanma ve ifade etme biçimimizle anlam kazan-
                        dıran bizleriz. Hukuk metodolojisinde ortadan kaldırılamayan, dilin muğlak-
                        lığını  ve  belirsizliğini  sınırlamayı  amaçlayan  ‘anlamın  özü’  (Bedeutungs-
                        kern) ve ‘anlam alanı’ (Bedeutungshof) kavramları bu durumu değiştirmez.
                        Hukukçuların dilde kesinlik arzusu doğal diller – ki bunlar, hukuki dili de
                        içerir – kapsamında gerçekleştirilemez. Doğal dillerin usandıran muğlaklığı



                        111   Ayrıca bkz. a.g.e.
                        112   Bunun  bir  eleştirisi  için:  Schiffauer,  Wortbedeutung  und  Rechtserkenntnis,
                            1979, s. 51.
                        113   Ayrıca bkz. Gloy, Sprachnorm, in: Althaus/Henne/Wiegand (eds.), Lexikon der
                            germanistischen Linguistik, Band II, 1980, s. 363 vd., 366; Gloy, Sprachnor-
                            men als “Institutionen im Reich der Gedanken” und die Rolle des Individuums
                            in Sprachnormierungsprozessen, in: Mattheier (ed.), Norm und Variation, 1979,
                            s. 27 vd.

                        74
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81