Page 73 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 73

Semantik Anlayışın Başarısızlığından Pragmatik Soruna Doğru

                        edilemeyeceği için katı bir şekilde öze dair bir yaklaşımda bile, burada
                        varsayılan dilbilimsel sistemi sabitleme noktasında sorunlarla karşıla-
                        şacaktır. Dil filozofu Friedrich Waismann bu sorunları şu şekilde ta-
                        nımlamaktadır:

                            “Bir ifade, içine yerleştirileceği durum belirlendiğinde tanımlanmış olur.
                        Bir  an  için  olasılıkları  eksiksiz  ve  hiçbir  şeyi  atlamadan  varsayarsak  (sat-
                        rançta olduğu gibi), o zaman ifadenin kullanılacağı tüm koşulların kapsamlı
                        bir listesini çıkarabiliriz: Başka bir deyişle, eksiksiz bir tanım, yani olası tüm
                        kullanımları bir kez ve herkes için öngören ve bir kullanıma karar kılan bir
                        düşünce modeli (Denkmodell) inşa etmiş oluruz. Ancak gerçekte, öngörüle-
                        meyen bir etkenin ortaya çıkma olasılığı her zaman mümkündür. Bu yüzden
                                                    102
                        de mutlak kesinliğe ulaşamayız” .
                            c)  Lafzi  sınırlamayı  (Wortlautgrenze)  gerçekleştirmeye  yönelik
                        üçüncü bir öneri, dil kullanımına ilişkin ampirik bulguları temel alma
                        hedefini içerir 103 . Ancak bu noktada, dilbilimsel ampirizm (Empirie)
                        kavramına  ilişkin  köklü  yanlış  anlaşılmalar  mevcuttur.  Her  şeyden
                        önce  hukukçular,  dilbilimsel  ampirizmden  anlamın  araştırılması  ile
                        sabit bir anlamın belirlenmesi arasında net bir sınır çizmesini bekle-
                        mektedir. Bu bağlamda, anlamın tespiti yorum gerektirmeyen nesnel
                        verilere  dayanmalıdır;  buna  karşın  sabit  anlamın  belirlenmesi  (Fest-
                        setzung), artık salt idrakla gerçekleşmeyecek gerekçeli (rechtfertigen-
                        de) bir yorumlama içerir. Bu soru ciddi bir şekilde incelendiğinde 104 ,
                        semantik kurallar aracılığıyla kanuna bağlılık (Gesetzesbindung) me-



                        102   Waismann, Verifizierbarkeit, in: Bubner (ed.), Sprache und Analysis –Texte zur
                            englischen Philosophie der Gegenwart, 1968, s. 154 vd., 160 vd.
                        103   Örnek olarak bkz. Rottleuthner, Zur Eigenständigkeit der Rechtswissenschaft,
                            in:  Rottleuthner,  Rechtswissenschaft  als  Sozialwissenschaft,  1973,  s.  168  vd,
                            195; Harenburg, Die Rechtsdogmatik zwischen Wissenschaft und Praxis, 1986,
                            s. 294’den sonra daha sık.
                        104   Bkz. Koch/Rüßmann, Juristische Begründungslehre, 1982, s. 188 vd; Zimmer-
                            mann, Rechtswendung als Rechtsfortbildung. Untersuchungen zu einem “her-
                            meneutischen” Problem, 1977, s. 36 vd, 65 vd.

                                                                                         71
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78