Page 254 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 254

YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ

                        benzer  amaçlara  hizmet  eden  çok  sayıdaki  bireysel  amaçlı  eylemin
                        nedensel sonucudur”. 203  “Üçüncü tür bir fenomen” olan dilin bu anla-
                        yışıyla birlikte, dilbilimsel çalışmanın monolojik bilgi olduğuna ilişkin
                        geleneksel düşünce de doğal olarak aşılmış olur. Eğer dil karşılıklı bir
                        sosyal etkileşim içinde değişiyorsa, kişisel dil yetkinliğine dair iç göz-
                        lemi, ne kadar sistematik şekilde olursa olsun, hiçbir zaman ayrıcalıklı
                        ve kesin bir bilgiye kılavuzluk edemez.

                            c)  Anlam Tanımlaması Sorunu

                            Dilbilimin yeniden yönlendirilmesine yol açan ikinci sorun, anlam
                        tanımlamasına ilişkin pratik bir meseledir. Açıkça nihai olan niyetlerin
                        önceden belirlenmiş bir kod yardımıyla aktarılması ile sınırlandırılan
                        bir faaliyet olarak iletişim fikrinin pratikte uygulanabilir olmadığı gö-
                        rülür. İletişimde konuşmacı ve dinleyici tarafından sergilenen perfor-
                        manslar esasen kurala riayet anlamına gelmez; aksine konuşma anali-
                        zinin  ve  söylem  analizinin  ampirik  incelemeleri,  anlamın  ilk  olarak
                        söylem  içinde  ve  iletişime  katılanlar  arasında  oluşturulduğunu  gös-
                        termektedir. 204  Kural ve kuralların uygulanma modeli uyarınca yapılan
                        açıklamanın fiili iletişim süreçlerinin karmaşıklığına kıyasla daha az
                        karmaşık  olduğu,  doğrudan  ampirik  olarak  görülür.  Bu  durum,  ko-
                        nuşmacıların  sıradan  gözlem  nesneleri  değil,  aksine  dil  pratiğindeki
                        anlam kabullerini ve anlam değişimlerini gerçekleştiren özneler oldu-
                        ğunu göstermektedir. Gloy, bu hususu şu kelimelerle tanımlar:

                            “İncelenen  nesnelerin  diline  ilişkin  dilbilimsel  ihtilaf,  bu  ‘nesnelerin’
                        kendi dilleriyle bilimsel bir nesnelleştirmede ifade edilenden daha başka bir
                        ilişkiye sahip olduğunu kolaylıkla gözden kaçırır: Konuşmacılar halihazırda
                        kendilerini dil pratiklerine yansıtmakta, bu (pratikleri) kabullerinin ve dene-



                        203   Rudi Keller, Sprachwandel, 1994, s. 88.
                        204   Söylem analizi ile ilgili olarak aşağıdaki metinde yer alan açıklamalara ve özel-
                            likle hukuk alanı için Löschper’in temel eserine ayrıca bkz. Löschper, Baustei-
                            ne für eine psychologische Theorie richterlichen Urteilens, 1999, s. 208 vd.

                        252
   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259