Page 357 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 357

338                                             7. Hukuki Muhakeme Yöntemleri

                            Alman  Otobanına  girmeye  cesaret  eden  İsveçli  sürücülerin  aracı  hızlı  kullanmaya
                            alışık olmadıkları için genellikle kötü araç kullanmalarıdır. Bununla birlikte, hız sı-
                            nırlarının tek amacının, İsveç’teki trafik kazalarının sayısını azaltmak olduğu açıktır.
                            Buradan kanunun amacının, yorumlayıcının yasa koyucuya yönelik düşüncesi teme-
                            linde yalnızca iyi olan etkileri kapsadığı sonucu çıkar. Ekelöf, yorumlayıcının kendi
                            “iyi düşüncesine” dayanması gerektiğini açıkça kabul etmiştir. Peki, örneğin karma-
                            şık bir vergi mevzuatının hangi etkilerinin iyi, hangilerinin kötü olduğunu kim kesin
                            olarak bilebilir?
                            1983 yılında değiştirilmiş olan 1980 yılı Vergi Kaçırma Kanunu’nun 2. maddesindeki genel hü-
                            küm aşağıdaki gibidir:
                            “Aşağıdaki durumlarda, vergi matrahı hesaplanırken mükellefin yaptığı işlem dikkate alınma-
                            malıdır:
                            1.  İşlem [...] mükellefe dolaysız bir vergi avantajı sağlayan bir prosedür kapsamında ise,
                            2.  Koşullar göz önüne alındığında, söz konusu avantaj, prosedürün temel nedeni olarak görüle-
                              biliyorsa ve
                            3.  Bu prosedüre göre hesaplanacak veri matrahı, mevzuatın gerekçelerine aykırı olacak ise.”
                            Peki neler mevzuatın gerekçelerine aykırıdır? A’nın, birkaç evi, tüm hisselerine sahip olduğu bir şir-
                            kete devrettiğini ve ardından bu şirketteki hisseleri üçüncü bir kişiye sattığını varsayalım. Bu şekilde
                            A, evleri doğrudan sattığı varsayımsal durumla karşılaştırıldığında bir vergi avantajı elde etmiş olur.
                            Bu prosedürün, mevzuatın gerekçelerine aykırı olmadığına karar verilmiştir (karşılaştırma için: RÅ
                            83 1:35 sayılı dava). Öte yandan, Yüksek İdare Mahkemesi aşağıdaki prosedürün bu “gerekçelerle”
                            çeliştiğini tespit etmiştir: Bir miras, dul kadına bir çiftlik kalacak şekilde pay edilmiştir. Daha sonra
                            bu dul kadın, çiftliği mirasçılara satmış ve mirasçılar bu şekilde bir vergi avantajı elde etmiştir (kar-
                            şılaştırma için: RÅ 84 1:92 sayılı dava). Yorumlayıcı bu tür ayrımlar yapmak için ne gibi destekle-
                            yici  etmenler  bulabilir?  Hazırlık  belgelerini,  “kanunların  genel  yapısını”  ve  “amaçlarını”  dikkate
                            alabilir (Hükûmet Tasarısı 1980/81:17, s. 26 ve 197; Hükûmet Tasarısı 1982/83:84, s. 19.) Bununla
                            birlikte,  hazırlık belgeleri her zaman  gerekli bilgileri vermez.  Ekelöf’ün  yönteminin  yardımıyla,
                            “kanunların genel yapısı” ve “amaçları” bulunabilir. Ancak bu durumda, bu genel hükmün bu dava-
                            da olağan davalardakilerle aynı sonuçlara yol açıp açmadığına karar verilebilmelidir. Peki bu du-
                            rumda “aynı etkiler” nelerdir? Bu ifade, muhtemelen vergilendirme ile kişinin ödeme gücü arasın-
                            daki belirli bir ilişki gibi yalnızca gelişmiş bir hukuk ve ekonomi çalışmasıyla açıklanabilecek, soyut
                            ve karmaşık konulara atıfta bulunmaktadır. Dolayısıyla Ekelöf’ün yöntemini vergi kaçırma maddesi
                            bakımından uygulanabilir kılmak için karmaşık ve derin sorunların tartışılması gerekir.
                         Kanunların amaçsal yorumu ilişkili farklı sorunlar birbirine bağlıdır ve birbirini etkiler.
                         Ekelöf’ün bir kanun hükmünün  amacını  belirleme  yöntemi,  olağan ve “özel” davalar
                         arasındaki ayrıma dayanmaktadır. Aynı zamanda bu ayrım, hükmün amacına başvurul-
                         masını gerektirmektedir. Yorumlayıcı, bir “spiral” içerisinde muhakeme yapar. Karşı-
                         laştırma için: yukarıdaki bölüm 7.3’te yorumsamacı döngü üzerine yapılan açıklamalar.
                            Bu nedenle olağan davalara yönelik başlangıç niteliğinde ve belirsiz bir tespit yap-
                         mak,  kanun  hükmünün  amacının  belirlenmesini  etkiler.  Kanun  hükmünün  amacının
                         belirlenmesi, olağan ve “özel” davalar arasındaki ayrımın daha derinden anlaşılmasını
                         etkiler.  Bu,  amacın  daha  derin  bir  şekilde  kavranmasını  sağlar.  Böylece,  “yansımalı
                         denge”ye benzer bir denge elde etmek için amaçsal yorumun çeşitli öncülleri değiştiri-
                         lebilir  ve  karşılıklı  olarak  uyarlanabilir  (karşılaştırma  için:  yukarıdaki  bölüm  3.2.1).
                         Böyle bir denge, diğer birçok yorumlayıcı bağlamda da ortaya çıkmaktadır. Ekelöf’ün
                         yöntemine özel bir durum değildir.
                            Bu bağlamda, hukuki muhakemedeki sıçramalara ilişkin açıklamalarımızın da dikkate alınması
                            gereklidir; karşılaştırma için: yukarıdaki bölüm 2.7, 3.2 ve 5.8.5.
   352   353   354   355   356   357   358   359   360   361   362