Page 359 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 359

340                                             7. Hukuki Muhakeme Yöntemleri

                            Yukarıda da belirtildiği üzere Ekelöf, hazırlık belgeleri kadar önemli gördüğü emsal kararların
                            da dikkate alınmasını önermektedir. Ancak bu tez, Ekelöf’ün kuramının ana fikrinden oldukça
                            bağımsız ve bununla tutarsızdır.
                         Hazırlık belgelerinin, yargısal literatürün ve yerleşik yargısal muhakeme geleneği norm-
                         larının  bazı  (farklı)  otorite  derecelerine  sahip  olduğu  neden  kabul  edilmemelidir?
                         Ekelöf, böyle bir sadeleştirmenin, yöntemini daha objektif hâle getireceğini ve yorum-
                         layıcı tarafından ifade edilen değer yargılarına daha az bağımlı hâle getireceğini ümit
                         etmektedir. Bu, hukuku daha değişmez hâle getirecektir. Ancak yukarıda da belirtildiği
                         gibi bu ümit gerçekçi değildir. Tam tersine bu yöntem, yorumlayıcıyı kendi düşüncesini
                         takip etme ihtiyacını azaltacak değerli verilerden mahrum bırakmaktadır. Bu nedenle,
                         yöntemin hukukun değişmezlik düzeyini artırmadığı hipotezi akla yatkındır. Aynı za-
                         manda, hukuki muhakemenin destekleyici yapısının çok daha az sofistike hâle gelmesi-
                         ne neden olduğu için hukuki muhakemenin tutarlılığını kesinlikle azaltmaktadır. Özel-
                         likle  hukuki  muhakemenin  veri  temelini  azaltmaktadır;  bu,  tutarlılık  ilkesiyle  çelişir
                         (karşılaştırma  için:  yukarıdaki  bölüm  4.1.5).  Ayrıca  gerekçelendirme  zincirlerini  de
                         kısaltmaktadır; bu etki de tutarlılığı azaltır (karşılaştırma için: yukarıdaki bölüm 4.1.3).
                            Ekelöf’ün hukukun kaynaklarını ve yöntemleri azaltma fikri, belki de 1930’ların re-
                         formist tartışmasına özgü radikal iyimserliğin bir ifadesi olarak yorumlanabilir. Aslında
                         yorumlayıcının  düşüncesinin,  kanunun  kendisi  ve  hukukun  kaynaklarının  radikal  bir
                         şekilde kısıtlanmış bir listesi dışında herhangi bir yardımcı araç olmaksızın, kanunun
                         makul amacını belirlemek için fazlasıyla yeterli olduğunu iddia etmektedir. Başka bir
                         deyişle,  otorite  dayanakları  listesindeki  azalma  nedeniyle  tutarlılığın  azalması,  somut
                         nedenlerin  rolünün  artması  nedeniyle  tutarlılığın  artmasıyla  telafi  edilecektir.  Ben  bu
                         konuda daha muhafazakâr bir görüş benimsiyorum. Taraflar ve toplum için neyin iyi
                         olduğunun hesabını yapmak hem kanun koyucular hem de yorumlayıcılar için zordur.
                         Toplum  mühendisliği  söz  konusu  olduğunda,  yüzyılımız  başarısızlık  çağıdır.  İnsanlar
                         arasında ve hem genel hem de özel davalarda ortaya çıkan anlaşmazlıkların en iyi şekil-
                         de  çözüme  kavuşturulması  noktasına  yaklaşabilmek  için  dahi  teamüllere  dayanmak
                         durumunda kalınmaktadır. Yerleşik hukuki yöntem, bu teamülün son derece önemli bir
                         parçasıdır. Bunu reddederken dikkatli olunmalıdır.
                            Ekelöf, hazırlık belgelerini olmasa bile, kanunun yanı sıra emsal kararları hukukun
                         kaynakları olarak ele alırken bu sonucu dolaylı bir şekilde kabul ediyor gibi görünmek-
                         tedir.  Böylelikle  yorumlayıcıyı  tüm  yardımcı  araçlardan  mahrum  bırakmaya  cesaret
                         edememektedir. “Özel” bir davayla ilgili bir emsal karar varsa, Ekelöf daima bu emsal
                         kararı takip edecektir. Ama belki de kendi yöntemini sıkı bir şekilde takip etmiş olsaydı,
                         sorunu başka bir şekilde çözebilirdi. Peki neden sadece emsal kararlar konusunda bu
                         şekilde bir teslimiyet sergiliyor? Neden aynı teslimiyeti hukukun tüm yerleşik kaynakla-
                         rı  ve  yöntemleri  doktrininin  takip  edilmesinde  göremiyoruz?  Ekelöf’ün  bu  konudaki
                         kısıtlayıcı yaklaşımı belki de geçmişine, şöyle ki, Uppsala ekolünün hukuki muhakeme
                         konusundaki şüpheciliğine işaret ederek açıklanabilir.
                            Aynı geçmiş, Ekelöf’e göre bir kanun hükmünün amacının neden olağan davalarda
                         hükmün lafzi yorumlamasının sonuçlarını incelemek suretiyle dolambaçlı bir yol takip
                         edilerek  belirlendiğine  belki  de  açıklama  getirmektedir.  Görünüşe  göre  bu  sonuçlarla
                         ilgili sosyolojik hipotezlerin yorumlayıcının “iyi düşüncesi” ile bir araya getirilmesine,
                         örneğin  hazırlık  belgelerindeki  net  açıklamalardan  daha  fazla  güvenmektedir.  Bu,
   354   355   356   357   358   359   360   361   362   363   364