Page 327 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 327
308 7. Hukuki Muhakeme Yöntemleri
Açıklayıcı anlamlandırma [kanuna göre yorumlama (interpretatio secundum legem)]
kanun hükmünün anlamını kanunun lafzı ışığında belirler. Kanunun lafzında iyileştir-
meler veya değişiklikler yapmaz. Açıklamanın başka bir dayanağının bulunmadığı du-
rumlarda, kanunun belirsizliğini vurgulayarak süreci sonuçlandırır.
Kanunların yaratıcı anlamlandırması ise tamamlayıcı ya da düzelticidir.
Tamamlayıcı anlamlandırma [kanun dışı yorumlama (interpretatio praeter legem)],
belirsiz veya muğlak bir kanun hükmünün olası yorumları arasında bir seçim yapılma-
sını içerir ancak kanunun lafzıyla çelişmez.
Anlamlandırma kanunun lafzıyla çelişiyorsa tamamlayıcı değil düzelticidir [hukuka
aykırı (contra legem)].
Buradan hareketle, Yürürlükten kaldırılması 1969 yılını bulan eski İsveç Anayasası’nın 4. mad-
desinde [Yönetim Şekli (Regeringsformen)], “Kral, krallığı tek başına yönetme hakkına sahip-
tir” hükmü bulunmaktaydı. Ancak fiilen, “Meclise karşı sorumlu olan Hükûmet, yürütme yetki-
sine sahiptir” normu uygulanmaktaydı; karşılaştırma için: bkz. yukarıda bölüm 1.5.3.
Kanun hükmünün yeni ve daha kısıtlı bir anlam kazanması ve hatta tamamen kaldırıl-
ması, diğer bir ifadeyle söz konusu normun hukuk düzeninden tamamen çıkarılması
durumunda, düzeltici yorumlama, indirgeme olarak adlandırılan durum ile sonuçlanabi-
lir. Aynı zamanda daha genel yeni bir normun oluşturulmasıyla da sonuçlanabilir. Hu-
kuki normlar birbiriyle çatıştığında, örneğin kanun hükümleri mantıksal olarak uyumsuz
olduğunda özel bir durum ortaya çıkar. Bu durumda, bu normları yeniden yorumlayarak
ya da bunların arasında bir öncelik sıralaması yaparak çatışmanın çözüme kavuşturul-
ması gerekir.
İsveç Yüksek Mahkemesi normalde kanunları ihtiyatla yorumlamakta ve büyük ölçüde yasama
belgelerine dayanmaktadır. Bununla birlikte, aşağıdaki örneklerde görüldüğü üzere yaratıcı yo-
rumlamanın bazı çarpıcı örnekleri söz konusu olmuştur (bunlar Hult tarafından eleştirilmişler-
dir; 1952, s. 579 ve devamı).
NJA 1935 s. 157 ve 1938 s. 35. Mahkeme, kanun uyarınca söz konusu satın almanın geçerli
olabilmesi için yazılı bir sözleşme gerekmesine rağmen, gayrimenkulün satın alınmasına ilişkin
sözlü bir sözleşmenin belirli bir etkiye sahip olduğunu kabul etmiştir. Karşılaştırma için: söz
konusu tarihte geçerli olan Gayrimenkul Kanunu’nun 1. kısmının 2. maddesi.
NJA 1949 s. 82. Söz konusu tarihte yürürlükte olan evliliğin uluslararası yönlerine ilişkin kanu-
nun 3. kısmının 2. maddesi uyarınca, yabancılar yalnızca hem eşlerin tabi olduğu ulusal hukuka
hem de İsveç hukukuna göre bu yönde bir neden bulunması hâlinde İsveç’te boşanma veya ayrı
yaşama talebinde bulunabilmekteydi. Ancak söz konusu davada Mahkeme, Baltık ülkelerinden
gelen iki mülteci arasındaki boşanma davasını karara bağlarken yalnızca İsveç hukukunu dikka-
te almış, Sovyet hukukunu dikkate almamıştır.
NJA 1949 s. 195. Üzerinde onarım işlemleri gerçekleştirilen bir elektrikli aracın teknisyen tara-
fından yanlışlıkla harekete geçirilmesi sonucunda, bir kişi yaralanmıştır. Temyiz mahkemesi, bu
durumun “sürücülerin” neden olduğu ve araçla “trafik sonucunda meydana gelen” yaralanmala-
ra ilişkin kanun kapsamına girdiğine karar vermiştir; karşılaştırma için: NJA 1962 s. 172.
NJA 1951 s. 265. Mahkeme, gayri meşru bir çocuğun doğumuyla bağlantılı olarak anneye, baba
tarafından nafaka verilmesine ilişkin yasal düzenlemeyi hamilelik sonlandırılmış olmasına rağ-
men kadını hamile bırakan bir erkeğe uygulamıştır.
NJA (1966 s. 210) davasında Yüksek Mahkeme, “ihmal, neden, zararın uzaklığı, hukuka aykırı-
lık ve zarardan ne kastedildiği gibi çeşitli temel hususlarda [haksız fiil hukukunun içeriğinin ge-
liştirilmesinin] büyük ölçüde mahkemelere ait olması gerektiği” gerekçesiyle üçüncü tarafın uğ-
radığı zarara ilişkin genel haksız fiil hukuku ilkelerinin dışına çıkmıştır.