Page 166 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 166

YARGISAL GEREKÇELENDİRME TEORİSİ

                        tarafında yer alabilir (görünmeyen kısım gerçekliktir). Teorinin zıtlık-
                        lar arasında gidip gelen kopukluğu, pratikte kabul edilmeyen bir ikili-
                        ğe ve bununla başa çıkma konusundaki isteksizliğe işaret etmektedir.
                        Bu  kopukluk,  hukukun  modern  çağdaki  durumunun  bir  refleksidir;
                        hayaller ve gerçekler bağlamında, kanuna bağlılık ile karar verme yet-
                        kisi arasında (Entscheidungsmacht), ancak bir pratik olarak işleyebilen
                        ve kendi konseptine göre asla dinmeyen bir çatışmadan kaynaklanır.

                            Her bir adımı ve neticesi için daima yargısal eylemin meşruiyeti
                        beklentisi içinde olan ve ancak devlet otoritesi sayesinde her hükümde
                        aşılabilen karar verme yetkisi ve kanuna bağlılık ikilemi, en üstün bir
                        norm ve bu eylemin meşruiyetinin nihai temeli olan anayasa tarafın-
                        dan tanımlanmıştır. Metin çalışmaları ve yorumlama meseleleri hukuk
                        biliminde oldukça dramatik bir durum arz eder. Zira karardan etkile-
                        nenlerin (Betroffene) iradelerine aykırı da olsa, onlara zorla kabul etti-
                        rilebilecek kararlar söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın
                        92.  maddesi,  “Yargı”  başlığı  altında,  hâkimlere  “emanet  ettiği  yargı
                        yetkisinden (rechtsprechende Gewalt)” bahseder. Anayasa burada bir
                        eliyle verdiğini diğer eliyle geri almaktadır. Md. 92’yi – sadece anaya-
                        sal yargı ve federal yargı yetkisinin kurumsal olarak tesis edilmesiyle
                        ilgili  olan  93  ila  96.  maddeler  kapsamında  –,  hâkimin  elini  kolunu
                        bağlayan  ve  onu  adaletle  ilgili  işlerinde  “sadece  kanuna”  tabi  kılan
                        md. 97 takip etmektedir. 399
                            Bu açıdan bakıldığında, pozitivizm ve kararcılık, Anayasa tarafın-
                        dan hukukçuların ellerine verilen hukukun bir parçasını bir bütün ola-
                        rak kullanmaktadır. Pozitivizm, hâkimin herhangi bir güç kullanmadı-
                        ğını,  sadece  kanunun  uygulayıcısı  olduğunu  iddia  ederek  kanundan
                        yana taraf tutar. Bu teorik iddianın pratikteki açık boşluğu karşısında





                        399   Ayrıca bkz.  Friedrich  Müller,  Richterrecht  –  rechtstheoretisch  formuliert,  in:
                            Festschrift  der  Juristischen  Fakultät  zur  600-Jahr-Feier  der  Ruprecht-Karls-
                            Universität, 1986, s. 65 vd., 67 vd.

                        164
   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171