Page 140 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 140
HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİSİ
boyunca belirli bir toplumsal çevredeki, eylemleri aracılığıyla ürettikleri
yapılar olarak anlaşılmalıdırlar. Bu yapılar tüm kavrama süreçlerinden
352
önce gelirler ve onları belirler.
Dolayısıyla, (B)’den (W)’ye olan geçişe bilişsel şemalar aracılık
eder. Habermas’ın dediği gibi tümevarım, bir dizi tekil ifadeden genel bir
ifadeye geçiş, önemsizdir. “Yani gerekçelendirme dilinin temel yüklem-
lerine her durumda sirayet etmiş olan bilişsel şemaların daha önce oluş-
353
tuğu tam da bu tip bir deneyimin örneklerle tekrarlanmasıdır.”
Bir argümanın uzlaşı sağlama gücü, “her bir tekil argümandan önce
gelen betimleme sisteminin uygunluğunu güvence altına alan bilişsel bir
354
gelişim” e dayanır. Aslında, hakikatin dil sisteminin uygunluğu üzerin-
den tanımlanması düşünülebilir. Habermas, yine de bunu açıkça redde-
der. Dilsel ve kavramsal sistemler doğrulanabilir değillerdir. Hakikat, an-
cak ifadelere veya onların gerekçelendirilmesi için yapılan argümantas-
yona göre belirlenebilir. Habermas’ın önemi, her argümantasyonun ön-
celikle dayandığı “doğal olarak düzenlenmiş” dil sisteminin tekrardan ar-
gümantasyonun konusu olması gerektiğini talep etmesidir. Bu şekilde
Habermas, gerekçelendirilmiş bir uzlaşının kriterine ulaşır: “Argüman-
tasyona dayanarak oluşturulan bir uzlaşı, ancak ve ancak deneyimlerin
yorumlandığı söz konusu gerekçelendirme dilinin sorgulanması, değişti-
rilmesi ve yerine yenisinin konması için yapısal bir imkânın bulunması
355
halinde, bir hakikat kriteri olarak da kabul edilebilir.”
352 J. Piaget, Piaget’s Theorie, in: Carmichal’s Manual of Child Psychology, 3. Aufl.
Ed.: P. H. Mussen, Bd. 1, New York / London / Sidney / Toronto 1970, S. 703
vd.
353 J. Habermas, Wahrheitstheorien, S. 246.
354 J. Habermas, a.g.e., S. 249.
355 J. Habermas, a.g.e., S. 250. Benzer bir düşüncenin hukuk teorisi literatüründe
Josef Esser tarafından da dile getirildiğini belirtmek gerekir. Öncelikle Esser, di-
lin aynı zamanda “bir parça ön kavrayış” olduğunu belirtir. Sosyal bakışın bir
dile özgü biçimleri, dilin her kullanımında herhangi bir hesap verilmeksizin ye-
niden güncellenir. Bu, kendi içinde yorumlama sürecini kontrol eder, ancak yo-
rumlayan bununla ilgili olarak hesap vermekle yükümlü değildir. Böylece dil,
içkin düşünce kalıplarında genellikle nesiller boyunca etkili kalan bir ‘geleneksel
bağlam’ oluşturulur […]. Hukuk bilimi, geleneklerin bu şekilde bilinçsizce icrası
138