Page 184 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 184
4.4 Hukuki Muhakeme Neden Rasyonel Olmalıdır? 165
bileceği anlamına gelir. Yukarıdaki bölüm 4.2.1’de belirtildiği gibi rasyonel düşün-
me kavramı bizzat çeşitli tutarlılık ölçütleri arasında bir denge elde etme çabası ola-
rak açıklanmaya çalışılabilir. Kişi pratik konular hakkında düşünmeyi amaçlıyorsa,
pratik görüşlerini tutarlı bir sistem hâlinde düzenleme eğilimine sahip olmalıdır.
2. Aynı zamanda, tutarlı düşünme ile gerçeklik arasında bir karşılıklılık vardır, bkz. yuka-
rıdaki bölüm 4.2.1: Argümanla desteklenen bir yargının, rasyonellik ve doğrulukla ilgi-
li konularda böyle bir desteğe sahip olmayan bir yargıdan daha iyi olduğundan şüphe
etmek zordur. Kişi pratik konular hakkında düzgün bir şekilde düşünmeyi amaçlıyorsa,
pratik görüşlerini tutarlı bir sistem hâlinde düzenleme eğilimine sahip olmalıdır.
3. Şimdi, pratik ifadelerin esas/destekleyici rasyonelliği ile birinci tutarlılık ölçütü
olarak destek arasındaki bağlantıyı açıklamak istiyorum. Pratik ifadelerin nedenlerle
desteklenmesi neden gereklidir? Kişi, “savunma” kavramına ilişkin olarak kavramsal
bir anormallik yaratmak istemiyorsa, esas/destekleyici rasyonellik ile, sadece vardığı
sonucu destekleyen nedenler öne sürerek savunma eğiliminde olmalıdır. Pratik ifade-
lerin tümünün değilse de çoğunun anlamının önemli bir özelliği, bunların gerekçe-
lendirilebilmeleridir. Bunlar anlamlı bir şekilde savunulabilir ve “savunmak”, sonu-
cu destekleyen gerekçeler sunmak anlamına gelir. Böylelikle dil, pratik ifadeleri ge-
rekçelerle destekleme pratiğine uyarlanmış olur. Sonuç olarak, bir yandan hukuki
veya ahlaki değer ifadelerini veya normları içtenlikle dile getirirken diğer yandan
bunları savunmayı reddetmek anormaldir. Örneğin “A, sorumlu olduğu sonucunu
destekleyen hiçbir neden olmamasına rağmen, söz konusu zarardan sorumludur”
demek garip olacaktır. Aşağıdaki örnek de düşünülebilir. Varsayalım ki siyasi bir li-
der olan Adolf, Yahudileri öldürmenin iyi bir eylem olduğunu düşünüyor. Kendisine
bu yargının gerekçesi birçok kez soruluyor ve her defasında “Bunun böyle olduğunu
biliyorum” ve “Sorunuz, Yahudilerin sizi hâlihazırda yozlaştırmış olduğunu gösteri-
yor” dışında hiçbir yanıt alınmıyor. Şimdi Adolf’un “iyi” sözcüğünü tuhaf bir an-
lamda, belki de bu kelimenin rasyonel insanlar için sahip olduğu anlamdan farklı bir
anlamda kullandığı söylenebilir.
4. Başka bir argüman, tartma ve dengeleme ile ilgilidir. Hepimiz, bir tartma ve denge-
leme eyleminin haklı ya da haksız olabileceğini varsayıyoruz. Tartma ve dengeleme
eylemi yalnızca, başka nedenlerle gerekçelendirilebilirse haklı olur. “x’in y’den daha
ağır olduğu sonucunu destekleyen hiçbir neden olmamasına rağmen, x, y’den daha
ağır basmaktadır” demek garip olacaktır. Kişi, “tartma” kavramına ilişkin olarak
kavramsal bir anormallik yaratmak istemiyorsa, tartma ve dengeleme eylemlerini
destekleyen nedenler önerme eğiliminde olmalıdır. Tek istisna, son ve nihai tartma
eylemidir; bkz. bölüm 2.4.4.
5. Evrenselleştirilebilirliğe (bir başka tutarlılık ölçütüne) geçersek şunları söyleyebili-
riz. Bir ifadenin evrenselleştirilebilirliği, bu ifadenin belirli bir türe ait tüm bileşenle-
re ilişkin olan, evrensel bir ifadeden çıkarılması ile aynı şeydir. Ahlak, benzer olana
benzer şekilde muamele edilmesini gerektirir. Bu nedenle iki kişiye farklı muamele
edilmesi gerektiğine dair bir yargı, bu kişiler arasındaki konuyla alakalı farklılıkları
gösteren bir dizi makul öncül ile tamamlanmadıkça, ahlaki bir yargı değildir. Hukuki
muhakemede evrenselleştirilebilirlik, benzer davaların benzer şekilde çözülmesi ge-
rektiği anlamına gelir.