Page 164 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 164
4.2 Tutarlılık, Gerçeklik ve Doğruluk 145
rasyonellik açısından olumlu olarak değerlendirilmesi gereken bir dizi başka sonuca sa-
hiptir (karşılaştırma için: Alexy 1989, 266 ve devamı). Hukuk öğretileri, nesiller boyu
birçok hukukçu tarafından ifade edilen görüşlerin toplanmasına, test edilmesine ve iyileş-
tirilmesine imkân tanıyan bir kavramlar ve ifadeler sistemi yaratır. Böylelikle istikrara ve
ilerlemeye katkı sağlar. Böyle bir sistem içerisinde, ifadeler, sistematik olmayan, duruma
özgü bir gerekçelendirmede olduğundan çok daha verimli bir şekilde test edilir. Ayrıca
sistemin yapısı, sadece duruma özgü gerekçelendirmelerle ilgilenen kişilerin kazanması
pek mümkün olmayan yeni içgörülerle sonuçlanır. Son olarak, sistem, karar vericinin işini
kolaylaştırmaktadır. Hâlihazırda birçok kez test edilmiş ifadelere güvenebilir ve her du-
rumda her şeyi tek seferde gerekçelendirmek gibi umutsuz bir görevi tekrar tekrar üstlen-
mesine gerek kalmaz.
Genel olarak gerekçelendirme kavramının destek kavramı ile ilgili olduğu söylenebi-
lir. Güçlü anlamıyla gerekçelendirme, destek ve ek gereklilikleri içerir. Bu gereklilikler
arasında, tutarlılık, merkezi bir yere sahiptir. Ayrıca rasyonellik ve gerçeklik gibi kav-
ramlar, gerekçelendirme ve dolayısıyla tutarlılık ile ilgilidir. Dolayısıyla tutarlılığın, tam
teşekküllü bir gerekçelendirme, rasyonellik ve gerçeklik kavramının merkezi unsuru
olduğu söylenebilir. Bu ilişki, aşağıdaki şekilde ifade edilebilir.
Söz konusu norm veya değer sistemi, rakip konumdaki herhangi bir sistemden daha tutarlıysa,
bu durumda rakip konumdaki herhangi bir sisteme göre ilk bakışta daha iyi gerekçelendirilmiş
ve daha rasyoneldir. Söz konusu norm veya değer sistemi, rakip konumdaki herhangi bir sis-
temden daha tutarlıysa, gerçek olduğuna dair bir ilk bakışta neden vardır.
Ancak tutarlılık, gerekçelendirme, rasyonellik ve gerçeklik arasındaki bu analitik
bağlantılar, bir şüpheciyi ikna etmeyebilir. Bir şüpheci, gerekçelendirme, rasyonellik ve
gerçeklik hakkındaki tüm bu konuşmanın bir yanılsama olduğunu söyleyebilir. Ancak
açık gerçek şudur ki pratik ifadeler sadece keyfi duygularımızı açıklar.
Bununla birlikte, bu tür bir şüpheciliğe karşı aşağıdaki argümanlar geliştirilebilir. Kişi-
nin pratik sorunlarla ilgili görüşlerini tutarlı bir bütün hâlinde düzenleyebilmesi, o kişinin
bu sorunlar hakkında rasyonel olarak düşünebilmesi anlamına gelir. Rasyonel düşünme
kavramının kendisi ise, aşağıdaki tutarlılık ölçütleri arasında bir denge elde etme çabası
olarak açıklanmaya çalışılabilir: (1) söz konusu kurama ait olan, mümkün olan en fazla
sayıda desteklenen ifade; (2) buna ait neden zincirlerinin mümkün olan en fazla uzunluğu;
(3) kurama ait, mümkün olan en fazla sayıda, kuvvetli bir şekilde desteklenen ifade; (4)
kurama ait çeşitli destekleyici zincirler arasında mümkün olan en fazla sayıda bağlantı; (5)
kurama ait çeşitli ilkeler arasında mümkün olan en fazla sayıda tercih ilişkisi; (6) kurama
ait çeşitli ifadeler arasında, mümkün olan en fazla sayıda ve en yüksek karmaşıklığa sahip
karşılıklı destekleyici ilişkiler; (7) kurama ait mümkün olan en fazla sayıda evrensel ifade;
kurama ait mümkün olan en fazla sayıda genel kavram; kuram içerisinde kullanılan kav-
ramların mümkün olan en yüksek düzeyde genelliği; kuram içerisinde kullanılan kavram-
lar arasında mümkün olan en fazla benzerlik; (8) çeşitli kuramlar arasında mümkün olan
en fazla sayıda kavramsal çapraz bağlantı; (9) kuramın kapsadığı mümkün olan en fazla
sayıda durum ve (10) kuramın kapsadığı mümkün olan en fazla sayıda yaşam alanı.
Dolayısıyla pratik konularla ilgili olarak sadece duygu ve hislere sahip olabileceği-
miz değil, aynı zamanda az ya da çok sağlam temellere dayanan yargılara da sahip ola-
bileceğimiz yeterince açık gibi görünmektedir. Elbette, yalnızca hislere ve duygulara
dayalı bir yargının bazı avantajları olabilir. Örneğin elde edilmesi daha kolay olduğu