Page 271 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 271
252 5. Yürürlükteki Hukuk Nedir?
yönelik bir sorumluluk duygusundan yola çıkarak inşa etmesi gereken bir ilkenin özel-
likleri olarak” kabul etmelidir (Dworkin 1977, 161).
Dolayısıyla Dworkin, “münferit olarak incelendiğinde haklıymış gibi görünen, ancak
yine haklı olduğu düşünülen diğer kararlarla uyumlu olan kapsamlı bir genel ilkeler ve
politikalar kuramı çerçevesine dâhil edilmesi mümkün olmayan kararları alma uygula-
masını kınamaktadır” (s. 87). Hukuki “bütünlük” (tutarlılık) kuramı, bir hukukçuyu, bir
roman serisi yazan bir yazarla karşılaştırır. Her hukukçu, yaptığı eklemelerin hem ken-
disine verilen materyale hem de maddi değer yargılarına uygun olmasını sağlamayı
amaçlar (karşılaştırma için: Dworkin 1986, 176 ve devamı ile 225 ve devamı).
Bu görüşü bir tutarlılık tezi olarak adlandırmak ve buna koşulsuz olarak katıldığımı
kesin olarak beyan etmek isterim.
Bununla birlikte, Dworkin, pratikte olmasa da kuramda böyle bir yöntemin her za-
man veya hemen hemen her zaman tek bir doğru yanıtla sonuçlanacağına da inanmak-
tadır. Yalnızca Herkül bu kadar çok şeyi başarabilir; bir hâkim ise, bu sonuca elinden
geldiğince yaklaşmaya çalışabilir ve çalışmalıdır.
Diğerlerinin yanı sıra, neden hâkimlerin bunu başarmasının mümkün olduğuna
inanmadığımı açıklayan iki etkenden bahsetmek istiyorum. Birincisi, hukuki dil belir-
sizdir. İkincisi, hukuki muhakeme değer yargılarını içerir.
Ancak Dworkin, bu nedenlerin Herkül karşıtı bir sonucu haklı çıkardığını kabul etme-
mektedir. Hukuki dilin belirsizliğini kabul etmesi gerekse de çıkarılmış yasanın ahlaki
yargılarla birleştirilmesinin, her zaman veya hemen hemen her zaman zor hukuki sorulara
yönelik tek doğru yanıtı ürettiği konusunda ısrarcı olmaktadır. Dworkin, çıkarılmış yasa-
nın belirsizliğinin, hâkimi, yasayı uygularken kendi değer yargısını kullanmak zorunda
bırakabileceğini kabul etmektedir. Son sözün hâkime ait olduğunu da kabul etmektedir;
hiç kimse, hâkimin bu şekilde vardığı sonuçları değiştiremez. Ancak hâkimin kanunla
belirlenen standartlarla bağlı olmaması durumunda ortaya çıkacak olan “güçlü” yargısal
takdir yetkisini reddetmektedir. Aynı zamanda, çıkarılan yasayla bu şekilde bağlı olan
Hâkim Herkül’ün, ahlaki yargısıyla birlikte hukuk ilkeleri ışığında bu kanunu yorumlaya-
bileceği ve böylece tüm hukuki sorulara tek doğru yanıtı bulabileceği konusunda ısrar
etmektedir. Şimdi, bu değer yüklü yorumlamanın tek doğru yanıta yol açması, yasanın,
ilkelerle birlikte, hâkime kesin bir talimat vermesidir. Bu nedenle kanun, ilkeler bağla-
mında kesin olmalıdır. Başka bir deyişle, Dworkin neredeyse tüm hukuki normların, söz-
sel olarak belirsiz olsalar da bağlamsal olarak kesin olduğunu iddia etmektedir.
Daha fazla ayrıntıya girmeden önce, Dworkin’in muhakemesinin önemli bölümle-
rinden birini aşağıdaki şekilde yeniden yapılandırmak istiyorum.
a. Bir yargı sürecinin tüm katılımcıları, “mahkeme”, “dava” vb. sözcüklerin anlamını
anlamaları koşuluyla, bu yargı sürecinin amacının kimin haklı olduğu sorusuna yanıt
bulmak olduğunu kabul etmelidirler.
Dolayısıyla:
b. Herhangi bir yargı sürecinde, taraflardan biri haklıdır.
Dolayısıyla:
c. Herhangi bir yargı sürecinde, tartışılan sorunun yalnızca tek bir doğru yanıtı vardır.