Page 249 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 249
230 5. Yürürlükteki Hukuk Nedir?
davranışıyla ilgilidir. Bir kişi (A) başka bir kişinin (B) H’yi yapmasını talep ediyorsa, o
zaman B’nin H’yi yapma yükümlülüğü vardır. Bu çıkarımın tersi daha karmaşıktır.
Bazen bir yükümlülük, karşılık gelen bir hak talebi olmaksızın mevcuttur. Ancak eğer B
kişisi H’yi yapmakla yükümlü ise ve B ile bir diğer A kişisi arasında bir “talebe yol
açma” ilişkisi varsa, o zaman A’nın, B tarafından H’nin yapılmasına yönelik ilk bakışta
bir talebi vardır. Bu ilişkilerin iki türünden bahsettim: (1) hem A’nın yükümlülüğünü
hem de B’nin talebini belirleyen normun açık veya örtülü içeriği ve (2) bu normun
B’nin talebi ile gerekçelendirilebilmesi. Bir talep normunun, A’yı talep sahibi olarak
vasıflandıran bir vasıflandırma normu olarak kabul edilmesinin önünde hiçbir engel
yoktur.
Sadece izin verilebilirlik, talepler ve yetkinlikler değil, aynı zamanda mülkiyet gibi
daha karmaşık varlıklar da hak olarak adlandırılır. Bu çok bileşenli haklar; izin verilebi-
lirlik, talep ve yetkinlik kompleksleri olarak analiz edilebilir. Böyle bir hak normu
kompleksi, kesinlikle bir vasıflandırma normu olarak adlandırılabilir.
Belirli bir hak normunun tek bir norm mu, yoksa bir norm kompleksi mi olduğu so-
rusu son derece spekülatiftir ve burada üzerinde durulmayacaktır.
Kurucu normların davranış normlarına indirgenip indirgenemeyeceği (“çevrilip çev-
rilemeyeceği”) sorusu sorulabilir. Bu bağlamda böyle bir indirgeme yapmaya yönelik
iki farklı girişimden bahsedeceğim.
1. Kişi, kurucu normları şartlı tanımlar olarak ve bunları da bir tür davranış normu
olarak kabul edebilir, böylece belirli bir eylemin veya olayın kurumsal bir olgusal
gerçek yarattığının (örneğin bir kişiyi İsveç vatandaşına dönüştürdüğünün) varsayıl-
ması gerektiğini şart koşabilir. Peki gerçekte neyin varsayılması gerekir? Birinin İs-
veç vatandaşı olması ne anlama gelmektedir? Uppsala ekolünün bazı savunucuları,
bunun yalnızca kişinin başkalarınca İsveç vatandaşı olarak görülmesi anlamına gel-
diğini söyleyecektir. Böylece vatandaşlıktan bahseden bir kişi, başka birinin aklına
vatandaşlığı getirdiğini kastetmiş olur. Ancak böyle bir durumda, diğer kişi üçüncü
bir kişinin, üçüncü bir kişi dördüncü bir kişinin vs. aklına bir şey getirdiğini düşüne-
cektir. Peki bu şey nedir? Sonunda, kişinin ya düşünceleri “boş” olarak nitelendir-
mesi (karşılaştırma için: yukarıdaki bölüm 5.5.2) ya da zincirdeki son kişinin aklına
gelen olgusal gerçekleri kesin olarak belirtmesi gereklidir. Kişi düşüncelerin boş ol-
duğunu varsayıyorsa, sıradan dile ilişkin radikal bir şüphecilik göstermiş olur. Kişi
düşüncelerin boş olmadığını varsayıyorsa, düşüncelerin ilgili olduğu görüngüleri ka-
rakterize etmek için kurucu normlara ihtiyaç duyar. Kişi kurucu normları davranış
normlarına “indirgemek” istemiş, ancak bunlar geri gelmiştir.
2. Şimdi, kurucu normları davranış normlarına indirgemeye yönelik başka bir girişimi
tartışmak istiyorum. A’nın bir mülkün sahibi olması ne anlama gelir? “Mülkiyet” bir
“ara” kavramdır. Anlamı; birincisi mülk sahibi olmanın belirleyici koşullarını, ikin-
cisi ise mülk sahibi olmanın hukuki sonuçlarını belirleyen iki norm kümesiyle ilgili-
dir (karşılaştırma için: Ross 1958, 190 ve devamı). A, mülkü satın aldıysa veya mi-
ras olarak ya da hediye olarak edindiyse mülkün sahibidir. Mülkün sahibi ise, mülkü
kullanabilir, satabilir ve kullanımına müdahale eden kişiye karşı yasal işlem başlata-
bilir. Aynı şeyi, bir dizi davranış normu formüle ederek ifade edemez miyiz? Örne-
ğin şunlar söylenebilir: A bu mülkü satın aldıysa veya miras olarak ya da hediye ola-