Page 113 - Microsoft Word - Lot3_GerekcelerinYazilmasiHakimlerIcinElKitabi_Matbaa
P. 113

94                                               2. Ahlaki Yargıların Rasyonelliği

                         tas ius suum cuique tribuendi) (Ulpianus, Dig. I,I.10, pr; karşılaştırma için: Tammelo
                         1971, 95).
                            Daha kesin tanımların başarılı olma şansı pek yoktur. Birbiriyle rekabet hâlinde olan
                         birçok adalet kuramı vardır. Bunlardan bazıları önceki bölümlerde kısaca ele alınmıştır.
                         Buradan  hareketle,  farklı  yazarlar,  fikrimce,  diğerlerinin  yanı  sıra  aşağıdaki  belirsiz
                         ilkelerde ifade edilen bazı makul sezgileri kesin olarak ifade etmeye çalışan üç kuram
                         önermişlerdir:
                         1.  Birbirine benzeyen insanlar benzer şekilde muamele görmelidir (bkz. eşitlik kuram-
                            ları, bölüm 2.6.1.);
                         2.  En az avantajlı durumdaki insanlar korunmalıdır (karşılaştırma için: Rawls’un ikinci
                            ilkesi, bölüm 2.6.2.); ve
                         3.  Gerekçelendirilebilir  bir  şekilde  edinilmiş  haklar  korunmalıdır;  karşılaştırma  için:
                            Nozick’in adalet ilkeleri, bölüm 2.6.3.
                            Diğer bazı normlarla (ör. özgürlük talep etmek) birlikte, bu ilkelerin her biriyle, adil
                         bir  eylem  veya  adil  bir  toplum  örgütlenmesi  desteklenebilir  (karşılaştırma  için:
                         Rawls’un birinci ilkesi). Bu bağlamda, “destek” fikri belirli bir eylemin veya toplumun
                         adilliği hakkındaki sonuç mantıksal olarak tek başına ilkeden çıkarılmasa da ilkenin ait
                         olduğu bir dizi makul öncülden çıkarılması anlamına gelir (karşılaştırma için: aşağıdaki
                         bölüm 2.7 ve 3.2).
                            Dolayısıyla A’nın, bir eylemin adil olduğu (veya olmadığı) görüşü için çeşitli gerekçeler sunar-
                            ken böyle bir ilkeden alıntı yapması, argümanının “gücünü” artırabilir. Bu artış, A ile aynı fikir-
                            de olmayan B için bir sorun yaratabilir ve hatta bazı durumlarda, ispat yükünün karşı tarafa yük-
                            lenmesine gerekçe olabilir: Şimdi B’nin, A’nın yanlış olduğunu göstermesi gereklidir.
                         Ancak bu ilkelerin hiçbiri, adalet fikrini bir bütün olarak kavrayamaz. Adaletin birçok
                         boyutu vardır. Adil davranmak, ilgili tüm hususları dikkate almaktır. Dolayısıyla adalet,
                         hususların  en  uygun  dengesinin  sağlanmasıdır  (karşılaştırma  için:  ör.  Tay  1979,  96).
                         Başka bir deyişle, adalet her yönüyle düşünülmüş bazı ahlaki görevleri belirler. Çoğu
                         durumda, belirli bir eylemin veya belirli bir toplumun adaleti hakkındaki sonuç, tartışı-
                         lan adalet ilkelerinin birden fazlasını içeren bir dizi makul öncülden mantıksal olarak
                         çıkarılır.
                            Bazı makul öncüllerle birlikte, daha kesin olan bazı adalet normları bu genel ve be-
                         lirsiz ilkelerin her birinden türetilebilir; ör. (a) kişi, her bireye meziyetlerine göre mua-
                         mele etmelidir; karşılaştırma için: bölüm 2.6.1.; (b) Sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, en
                         az avantajlı durumda olanlara iyi bir yaşam standardı sağlayacak şekilde düzenlenecek-
                         tir; karşılaştırma için: bölüm 2.6.2.; ve (c) Bir mülkiyeti kendi çalışmasıyla edinen kişi
                         bu  mülkiyete  hak  kazanmış  olur;  karşılaştırma  için:  bölüm  2.6.3.  Ancak  bu  tür  daha
                         kesin adalet normları, belirsiz ve genel ilkeleri gereksiz kılmaz. Belirsiz ilkeler, daha
                         kesin normların kavranmasını kolaylaştırırlar. Ayrıca kişiye, daha kesin normlar yarat-
                         masıyla sonuçlanacak bir değerlendirme için bir başlangıç noktası sağlayabilirler. Böy-
                         lece,  adaletle  ilgili  düşünme  ve  tartışmaya  bir  amaç  ve  bir  çerçeve  sağlamış  olurlar.
                         Ancak toplumun belirli bir eyleminin veya örgütlenmesinin diğerinden daha adil olup
                         olmadığının tahmini, çeşitli hususların tartılmasını gerektirir.
                            Ayrıca (yukarıdaki bölüm 2.3.3’te belirtildiği üzere) adaletin yüce bir değer olmadığı
                         da iddia edilebilir.
   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118